(Not: 12 yıl önce, 26 Nisan 2013’de
YURT Gazetesi’nde yayınlanan makalemi olduğu gibi tekrar yayınlıyorum.
Hem Numan Kurtulmus’un söylemi üzerinden hem de yeni süreç açısından bakınca 12 yıl sonra da değişen bir şey yok!)
AKP ile PKK arasında bu yılın başından itibaren hızlanan “müzakere süreci”, dün Karayılan’ın açıkladığı “geri çekilme planı” ile yeni bir döneme girdi. 5 Mayıs’ta başlayacağı açıklanan ve 6 maddeden oluşan geri çekilme planı, biçiminden ve içeriğinden bağımsız olarak umuyorum tümüyle “silahsız” yeni bir dönemi de beraberinde getirir. Ölümden ötesi yok! Bu nedenle, ölümlerin olmadığı, kimsenin ağlamadığı bir dönemin başlaması önemli…
Bölgenin barışa ihtiyacı var. Türkiye’nin, Suriye’nin, Filistin’in… Umarım bu hamle bir başka halkın, örneğin Suriye halkının mutsuzluğu üzerine kurgulanmamıştır. Çünkü, son 500-600 yıldır, hem Anadolu topraklarında, hem de İslam coğrafyasında yapılan her hamle maalesef hep bir diğerinin mutsuzluğu üzerine kurgulanmış. Siyasi iktidarı elinde tutan güçler için ittifakın kimle yapıldığı değil, kime karşı yapıldığı hep önemli olmuştur… 1514’de Osmanlı ile Kürt Beyleri arasında yapılan anlaşma böyle olmuş. 1826’da II. Mahmut’un Nakşi uleması ile yaptığı anlaşma böyle olmuş. Tıpkı 1900’lerin sonundaki “Hamidiye Alayları” gibi… Ya da 1900’lerin başından itibaren Ermenilere karşı yapılan ittifaklarda olduğu gibi… Bu ittifaklar hep bir başka halkı yok etmeye ve dönemin iktidarlarını güçlendirmeye dönük olmuş… Mevcut veriler yine benzer sonuçları işaret etse de, her şey bir yana en azından “barış için” yanılmak isterim!
Gelişmeler dünü işaret ediyor… Bugünü anlamak için Osmanlı resmi tarihinin hepimize “Muhteşem Yüzyıl” diye yutturmaya kalktığı 1500’li yılları yeniden masaya yatırmak, son aylarda arka arkaya önümüze konulan ve Osmanlı’nın muhteşemliğini, adaletini, kudretini anlatan televizyon dizilerine, sinema filmlerine bir başka gözle bakmak gerekir…
Tarihe, döneme bir başka açıdan da bakılabileceğini birilerinin “muhteşem” dediği yüzyılın, bir başkası için “katliamlar ve yenilgiler yüzyılı” olabileceğini göstermek için 16. Yüzyılda Osmanlı padişahlarına “akıl babalığı” yapanları yazdım: Hamza Efendi gibi… İbn Kemal gibi… Ebu Suud gibi… İdris-i Bitlisi gibi…
Bunlardan en önemlilerinden birini, İdris-i Bitlisi’yi anlatan kitabım “Yavuz Selim’in Akıl Babası İdris-i Bitlisi” adıyla geçen hafta Cem Yayınevi tarafından yayınlandı. İdris-i Bitlisi kitabında bir ittifakın, bir bölgenin, bir topluluğun, bir halkın kaderini nasıl değiştirdiğini ve bu değişikliğin bugün bile nasıl devam ettiğini anlatmaya çalıştım.
20 yıl Akkoyunlu Devleti’nde, bir o kadar da Osmanlı Devleti’nde “başdanışmanlık” yapan İdris-i Bitlisi’nin Kürt Beyleri adına Osmanlı padişahı Yavuz Selim’le yürüttüğü ittifak görüşmelerinin ne kadar stratejik olduğunu yazdım… 16. yüzyılda Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasındaki “bilek güreşine” dışarıdan yapılan bir müdahale ile ortaya çıkarılan “İslam Bayrağı”nın bölgenin kaderini nasıl değiştirdiğini ve Alevilerin bir daha bellerini doğrultamayacak şekilde bütün iktidarların dışına itildiklerini de…