VAKIF ÜNİVERSİTELERİ KAMULAŞTIRILMALI

Erdoğan’ın Davutoğlu’na “vurmak” için İstanbul Şehir Üniversitesi üzerinden başlattığı tartışma bizleri hem “Vakıf Üniversiteleri” gerçeği ile hem de eğitimin özelleştirilmesi gerçeği ile bir kez daha karşı karşıya getirdi. Doğa Koleji’nde yaşanan kriz de bu işin tuzu biberi oldu…

Türkiye’de özel üniversite yasası olmadığı için, devletin kamucu olduğu, eğitime kamu gözlükleriyle, 1924 ve 1961 anayasalarında olduğu gibi laik-bilimsel bir pencereden bakıldığı dönemlerde özel bir işletme gibi üniversite kurulması yasayla engellenmiş.  1984’de Özal döneminde bu yasa “Vakıf Üniversitesi” kurma hamlesi ile delinmiş ve her şeyin özelleştirilmeye başladığı 2000’lerden sonra ise çok hızlı bir artış göstermiş…

“Anayasa’yı bir kez delmekle bir şey olmaz” denilerek, vakıflar, “özel üniversite” kurmak için işin kılıfı olarak kullanılmaya başlanmış. Vakıfların kağıt üzerinde “herhangi bir kârlılık amacı gütmeden, sadece yardım amacıyla kurulan kurumlar” diye tarif ediliyor olması da bu hamleyi güçlendirmiş ve güzelim ülkemizde kurnazlık bir kez daha geçer akçe olmuş!

Oysa gerçek bugün hepimizin de yakından tanık olduğumuz için hiç de öyle olmamış: AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019-2020 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde belirttiği gibi vakıflar, “Adı vakıf ama bilimsel çalışmaları bırakmış öğrencisinin parasına bakıyor. Vakıf üniversitesinin patronlar kendi ceplerini nasıl dolduracak ona bakıyor. Adı vakıf ama vakıf olmaktan çıkmış ticari olarak çalışıyorlar. Bizim vakıf üniversitelerinin patronu orayı doldurmak için gayret ediyorlar.”

Erdoğan’ın haklı olarak şikayet ettiği bu gerçeklik özellikle 2002-2019 döneminde, yani kendisinin Genel Başkan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğu dönemde inanılmaz boyutlara ulaşmış. YÖK’ün rakamlarına göre Türkiye’de 129’u kamu, 73’ü vakıf (özel) olmak üzere 202 üniversite var. 73 Vakıf üniversitesinin 54’ü AKP döneminde kurulmuş!

“Vakıfların kurulmasının en temel amacı, topluma katkı sağlamak ve insanlara hizmet vermek, ekonomik açıdan yetersiz durumda olanları desteklemek, onlara yardımda bulunmak, güçlenmelerini sağlamak ve durumlarını düzeltmeye çalışmak” olsa da, biraz abartarak söylersek, “önüne gelen” değil ama iktidara yakın birçok kişi ve kurum, iktidarın desteğinde, kamunun olanaklarını kullanarak önce “vakıf” kurmuşlar arkasından da bu vakıflar “kar amacı güden” ticari kurumlara dönüştürmüşler.

Schreiben Sie einen Kommentar