İKTİDAR KÜÇÜLÜYOR, MUHALEFET BÜYÜMÜYOR!

AKP-MHP blokunun en önemli “başarısı” başarısızlığı büyük bir başarı olarak sunması!
Erdoğan başta olmak üzere, bakanları ve AKP yöneticileri birbirine benzeyen şekilde her başarısızlıktan bir başarı öyküsü çıkartıyorlar. Dibe vurmanın adı bile “uçuş” olarak anlatılıyor…
Özellikle dış politikada işe en yüksek perdeden atıp-tutarak “Allah Allah” nidalarıyla başlıyorlar, sonra sanki o lafları edenler kendileri değilmiş gibi geri vitese takıp “Allah Allah” şaşkınlığını bile hissettirmeden “başarı öyküsü” yazmaya başlıyorlar…
Doğu Akdeniz’de geldiğimiz nokta bunun en tipik örneği…
Daha birkaç gün önce Macron için “kifayetsiz muhteris” diyen Erdoğan sonra Macron’la telefonda görüşüyor ama “teklif Macron’dan geldi” açıklamasını da basına servis etmeyi ihmal etmiyor…
Dün “dış güç, şer odağı ve şeytan” olarak nitelenen  Amerika Dışişleri Bakanlığı, “kıta sahanlığı konusunun denize kıyısı olan ülkeler arasında çözülmesinden yanayız” deyince bir kez daha “dostum Trump” vurgusu öne çıkıyor…
TÜİK rakamlarına göre bir yılda elektrik fiyatları yüzde 32,3, doğalgaz yüzde 34,7 arttarken, “aşmaz” dedikleri Dolar 7,50’yi aşıyor, sokağın enflasyonu yüzde 30-40 civarındayken Cumhurbaşkanı “ekonomimiz pik yaptığını”, memleketin Hazine Bakanı „ekonomiye güven daha da arttığını“ anlatıyor , TÜİK sayılarla oynayarak “Tüketici Güven Endeksi 20 puan arttı” açıklaması yapıyor…
Erdoğan BM’de “dünya beşten büyüktür” diyor ama içeride Türkiye’yi “beş mütahite” teslim ediyor…
Dağlar maden firmalarıyla, HES’lerle, RES’lerle yağmalanıyor, bunun adı “yabancı yatırım” oluyor…
Selefilerin silahlandığını ve iç savaş çıkacağını anlatırken, her konuda konuşan devletin İçişleri Bakanı ve istihbarat teşkilatları susarak Cübbeli Ahmet’in “hem otorite hem de bilirkişi” olarak öne çıkmasının önünü açıyor…
Hastane basılırken, doktorlar kapının arkasına barikat örerken, “salgını birlikte ve şeffaf şekilde yürütelim” diyen TTB’ye Bahçeli “derhâl ve gecikmeksizin kapatılsın, yöneticileri de yargılansın” diyor, daha dün doktorları alkışlatan iktidarın bakanı “Devlet şiddete geçit vermeyecek” açıklaması yapıyor…
Sağlık emekçileri “ne ile mücadele edeceğimizi şaşırdık, virüsle mi, cehaletle mi” diye sorarken  Sağlık Bakanı “sayıları az göstererek, durum daha iyiye gidiyor” havası yaratmaya çalışıyor…
Çok değil 5-6 yıl öne 20 milyar dolarlık bir para trafiğini kontrol ettiği için “ihracat şampiyonu ödülü” alan Reza Zarrab’ın devlet içinde 800 milyon Dolar rüşvet dağıttığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşme kayıtlarını talep ediyor ve bir kez daha 700 binlik saat, „ben gerekirse önüne yatarım“, ayakkabı kutuları ve „bakara makara“ akıllara geliyor, iktidar susmayı, MASAK duymamayı tercih ediyor…
İçişleri Bakanı, ülkenin en üst mahkemesi Anayasa Mahkemesi Başkanı’na “ülke güvensiz, sıkıysa korumasız işe git” diye “ayar” veriyor…
Beş-altı gün önce dünyanın en iyi bilişim sistemi ilan edilen EBA yani Eğitim Bilgi Ağı çökünce “Yüz yüze eğitimle birlikte talepin büyüklüğünü gördük, bu bizim için iyi” diyebiliyor…

İKTİDAR KÜÇÜLÜYOR, MUHALEFET BÜYÜMÜYOR!
Bütün bu gelişmelerden dolayı, iktidar bloku kahramanlık türküleri söylemeye çalışsa da her gün biraz daha artan şekilde güven bunalımı yaşıyor ama bütün bunlara rağmen “başarısızlığı bir başarı” gibi sunmaya devam ederek dramatik oy düşüşleri yaşamıyor!

İktidar bitmiş tükenmiş. Raf ömrü çoktan dolmuş. Direniyor.
Çünkü muhalefet partileri süreci kendi lehine çeviremiyor, milyonlara yarın hayali kurduramıyor. İktidardan ve hatta muhalefetten kaçanlar büyük bir “kararsızlar ya da protesto edenler” kümesi oluşturuyorlar…
CHP başta olmak üzere muhalefet partileri iktidar alternatifi olmak için asıl bu gerçeği tartışmalı! Kriz her gün biraz daha artarken muhalefet bu krizi neden yönetemiyor, neden büyüyemiyor?

23 Eylül 2020, İstanbul

Necdet Saraç

Schreiben Sie einen Kommentar