HAYALİMİZDEKİ TÜRKİYE

Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş aracılığıyla birçok aydına, yazara, sanatçıya gönderdiği mektup bana da ulaştı. Demirtaş’ın mektubunun siyasi içeriği kuşkusuz çok önemli ama daha da önemli olan mektup bir kez daha Demirtaş’ın bitmeyen umudunu, iyimserliğini ve her koşulda gülümseyen yüzünü öne çıkartıyor. Belki de Demirtaş’ı farklı kılan en önemli şey de bu: Karamsarlık hep onun uzağında, umut ve iyimserlik ise hemen yanı başında gibi…

Demirtaş kamuoyuna da yansıyan mektubunda “çekingenlikleri üzerimizden atalım ve sorunlara geçmiş kodlarla yaklaşmaktan vazgeçelim” vurgusu yaptıktan sonra aydınlara, yazarlara, sanatçılara  “Cumhuriyetin ikinci yüz yılına girilirken Cumhuriyet’i demokrasi temelinde yeniden inşa etmek için hareket geçme” çağrısı yapıyor…

“Halk bu kadar nefessiz kalmış ve adeta kan ağlıyorken aktif bir tutum almak sizler gibi aydınların tarihsel sorumluluğudur” diyen Demirtaş “cesaret ve kararlılıkla tarihsel rolünüzün gereğini yerine getirin” demeyi de ihmal etmiyor…

Gerçekten de bazı dönemler “ortalama aklı” aşan hamlelere tanıklık etmiştir…

Namık Kemallerin “Didar-ı hürriyet” (Hürriyetin Güzel Yüzü) söylemleriyle  başlayan ve 1908 İkinci Meşrutiyet’e giden yolu açan, “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diyen Jön Türk hareketi böyle bir harekettir…

Mustafa Kemal’in öncülünde 22 Haziran 1919’da yayınlanan ve “İstanbul’daki hükümet üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Yurdun bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir” diyerek insanları mücadeleye çağıran “Amasya Genelgesi” böyle bir meydan okumadır…

Padişah Vahdettin’in isteği ile Şeyhülislam’ın 11 Nisan 1920’de Mustafa Kemal ve Kuvvacılar için yayınladığı “katli vacip fetvasına” karşı Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi ve 153 müftünün Mustafa Kemal’in yanında durduklarını açıkladıkları bildiri böyle bir bildiridir…

1950’de Behice Boranların Türk askerinin Kore’ye gönderilmesine karşı çıkan Barışseverler Bildirisi de, 1984’deki Yaşar Kemallerin, Aziz Nesinlerin Aydınlar Dilekçesi de, 1989’daki Aydınlar Bildirgesi de böyle bildirgedir…

Kararlı ve cesur hamleler sonucu ortaya çıkan bu bildirgelerin hepsi kamuoyunda ciddi bir etki yaratmış, dönemin değişmesine katkı sunmuştur…

Son birkaç yıldır iktidarın sistematik olarak hukuksuzluğu arttırdığı, yaklaşan seçim tarihine paralel son aylarda “yol temizliği” olarak da görülebilecek hamlelerine tanıklık ediyoruz. Dokunulmazlıkların kaldırılmasından kayyumlara, iki kez beraatle sonuçlanmış Gezi Davası’ndaki cezalandırmalardan Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezaya kadar bir dizi hukuksuzluk gözlerimizin önünde cereyan ediyor.  Türkiye hukuk devleti olmak bir yana yasa devleti bile olamadığı için Demirtaş, Kavala  ve Cemevleri gibi davalarda AİHM’in aldığı kararlarına dönüp bakan olmuyor! Her şeyi kendi geleceğine indirgeyen oligarşik iktidarın 1 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’na ceza vermesi ve görevden düşürmesi, HDP’yi kapatması sürpriz olmaktan çıkmış durumda…

İKİNCİ YÜZYILI DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRMALI

Schreiben Sie einen Kommentar