KENT UZLAŞISI, KENT İTTİFAKI

Türkiye siyasal tarihinde kendisine en çok kredi tanınan partilerinden biri olan İYİ Parti bir türlü kendisini aşamadı, kendisine biçtiği “merkez sağ” rolüne yakınlaşmak yerine giderek “ikinci MHP söylemine” yöneldi. Seçim yenilgisini değerlendirmek ve özeleştiri yapmak yerine fatura Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye ve ittifaka kesildi.

Seçim yenilgisinin faturası “ittifak fikrine” çıkartılınca Millet İttifakı partileri bir araya gelip “ittifak bitti” deme cesareti bile gösteremeden ittifak kendiliğinden dağılmıştı. Bu dağılma hali, önce İYİ Parti’nin “81 ilde hür ve müstakil olarak seçimlere giriyoruz” açıklamalarıyla ete kemiğe büründü, sonra da İYİ Parti’nin GİK kararıyla kesinleşti. Böylece AKP’nin 2018 seçimlerinden bu yana dağıtmaya çalıştığı ittifak “kendiliğinden” dağılmış oldu!

Masa başı ittifakın dağılmış olması seçmeni aynı oranda etkiler mi bilinmez ama İYİ Parti’de dün de İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun istifasıyla gördüğümüz gibi arkası gelmez istifaların yalnızca Akşener’i değil, aynı zamanda henüz kurumsallaşamamış İYİ Parti’yi çok daha zorlayacağı kesin. Eleştirinin hiçbir biçimine tahammül etmeyen Meral Akşener’in her eleştiriden sonra “televizyonlarıyla, kalemşörleriyle ve maaşlı yorumcularıyla bizi yaylım ateşine tutacaklar ama adına ittifak dedikleri bu maskeli baloya boyun eğmeyeceğiz, manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz” şeklindeki zehir zemberek sözlerinin partisini bir arada tutması çok zor gözüktüğü gibi, “Hür ve müstakil olarak dimdik yürümesi” de imkansızlaşıyor. Çünkü seçim dediğin son tahlilde sonuçtur. İYİ Parti için “Dimyat’a giderken evdeki bulgurdan olma olasılığı” her gün biraz daha gerçeğe dönüşüyor…

Yerel seçim matematiği ortadayken, AKP-MHP bloğunun koca bir ülkeye dayattığı ve zorunlu hale getirdiği ittifakı sistemi eleştirileceğine ittifak fikrinin mahkum edilmesi, ittifakın kavram olarak bile reddedilerek, “işbirliği” kavramını kullanmak ne İYİ Parti’nin, ne de CHP’nin lehine olur. Eleştirilmesi gereken ittifak fikri değil, partileri kendisi olmaktan çıkarak, adeta siyaseti sokaktan alıp masa başı bir “İttifak Partisi”ne dönüşen anlayıştır.

Ortaya çıkan sonucu birçok açıdan değerlendirmek, İYİ Parti’nin bu hamlesiyle iktidarın elini güçlendirdiğini, Erdoğan’ın her fırsatta bir kez daha “biz demiştik” demeye devam edeceğini ve bu sonucun muhalif seçmende yeni duygusal kırılmalar yaratacağını söylemek mümkün olsa da özellikle CHP bunlara takılmadan masa başı olmayan “sokak ve sandık ittifakını” öne çıkarmalıdır. Çünkü çok açık ki, olmazı tartışmak, yeniden yeniden ittifak konuşmak hem zaman kaybı, hem de moral bozmak anlamına gelecektir.

Ekrem İmamoğlu’nun yeniden gündeme taşıdığı “İstanbul İttifakı” fikrinden hareket ederek önce sokakta, sonra sandıkta “taban ittifakını” sağlamalı. Bu CHP açısından yeni bir şans olabilir. CHP sağ seçmeni itmeden ama yalnızca sağa da odaklanmaktan uzaklaşarak, dönüp sola ve HEDEP’e bakabilir.

Yerel seçimlerle ilgili hem aday belirleme yönteminde, hem de ittifak anlayışında CHP’nin yapması gereken önemli bir hamleyi “Kent Uzlaşısı” formülüyle HEDEP gündeme taşıdı.

Schreiben Sie einen Kommentar